İhracat Sektörleri

Sağlık Hizmetleri

    Add a header to begin generating the table of contents
    Scroll to Top

    Sağlık Hizmetleri Sektörüne Genel Bakış

    Şu ana dek sağlık sistemi kavramı birçok farklı şekilde tanımlanmıştır. DSÖ’nün 2000 yılında hazırladığı Dünya Sağlık Raporuna göre sağlık sistemi, toplumların sağlık durumlarını korumak ve geliştirmek için faaliyet gösteren bütün organizasyon ve kaynakların toplamıdır.

    DSÖ’nün 2000 yılındaki raporuna göre bir sağlık sistemi dört ana unsura sahiptir. Bunlar yönetim, finansman, örgütleme ve hizmet sunumu fonksiyonlarıdır. Yönetim mevcut örgütün geleceğinin planlanması, örgütün yönlendirilmesi, kontrolü ve fonksiyonlarının düzgün ve verimli bir şekilde işlemesinin sağlanması olarak tanımlanabilir. Finansman sağlık hizmetlerinin arzu edilen düzeyde üretilmesi ve sunulması için gerekli maddi kaynakların sağlanması ile açıklanabilir. Örgütleme ise personel, sağlık tesisleri ve sağlık eğitimi gibi kaynakların örgütlenmesi ve devamlılığının sağlanması ile bağdaştırılabilir. Son olarak, hizmet sunumu ise sağlık hizmetlerinin belli ücretler karşılığında ilgili kişilere tahsis edilmesidir.

    Sağlık sistemleri üç temel amaca sahiptir. Bunlar hizmet verilen nüfusun sağlığını korumak, insanların beklentilerini karşılamak ve sağlık sorunları nedeniyle oluşacak masraflara karşı nüfusa mali bir koruma sağlamaktır.

    Dünya’da Sağlık Hizmetleri Sektörü

    Dünya genelinde artan nüfus ve çeşitlenen hastalıklar neticesinde sağlık harcamaları giderek artış göstermektedir. DSÖ verilerine göre, 2020 yılında dünyada toplam sağlık harcaması 9 trilyon dolar seviyesine yükselmiştir. Bu da global GDP’nin 11%’ine denk gelmektedir.

    Özellikle dünya genelinde 5 milyonun üzerinde ölüme sebep olan COVID-19 pandemisinin en çok da yeterli haklara sahip olamayan belli etnik azınlık gruplarını olumsuz etkilediği gözlemlenmiştir. Etnik ve ırksal ayrımlar ve sağlık hizmetlerinin bu bölgelerdeki yetersizliği küresel sağlık sistemi sorunlarının en başında gelmektedir. Bunun yanı sıra, gelir seviyesi düşük ülkeler aşıya erişim sağlama konusunda ciddi sorunlar yaşamış, aşılama oranı dünyanın belli başlı bölgelerinde beklenen seviyeye ulaşamamıştır. Gelişmiş, endüstriyel ülkelerde dahi aşılanmaya karşı güvensizlik, aşı randevularındaki karışıklıklar, saatlerin uyuşmazlığı gibi sorunlar meydana gelmiştir.

    Dahası, küresel anlamda sağlık çalışanlarının ekstrem derecede duygusal, fiziksel ve profesyonel stres altında çalışmak zorunda kaldıkları gözlemlenmektedir. Fazla mesai, yoğunluk ve şiddet sağlık sektörü çalışanlarının en büyük sorunları arasında yer almaktadır.

    Pandemi ayrıca hastaların COVID-19 ile alakası olmayan sağlık hizmetlerine erişimini de zorlaştırmıştır. Sağlık merkezlerindeki yoğunluklar ve kapasite eksikliği nedeniyle dünya genelinde birçok hasta randevusunu ertelemek ya da iptal etmek zorunda kalmıştır. Erken teşhis ihtimali özellikle de ölümcül ve ciddi rahatsızlıklarda iyice azalmaya başlamıştır.

    Son dönemlerde pandeminin de etkisiyle hasta tercih ve davranışlarının değişimi, bilim ve teknolojinin sağlık sektöründeki yerinin daha da artması, yeni sağlık hizmetleri modellerinin pratiğe geçirilmesi ve klinik yenilikler ön plana çıkmıştır. Uzaktan çalışma, sanal doktor muayeneleri ve tedarik zincirindeki medical araç-gereç, personel ve hizmet eksikliği konular da küresel anlamda sağlık sektörünü meşgul etmektedir.

    Türkiye’de Sağlık Hizmetleri Sektörü

    Türkiye’de sağlık harcaması son 20 yılda ciddi bir artış göstermiştir. 2000 yılında toplamda 8.248.000.000 TL olan sağlık harcaması, 2021 yılında 353.941.000.000 TL seviyesine yükselmiştir. Bunun yanı sıra, genel devlet sağlık harcamasının oranı da özel sektör sağlık harcamasına kıyasla büyük bir artışa sahiptir. 2000 yılında toplam sağlık harcamalarının 62,9%’unu oluşturan devlet harcaması, 2021 yılında 79,2%’lik bir paya sahip olarak özel sektör harcamalarına 20,8%’lik bir alan bırakmıştır.

    Gerek devlet gerekse özel sektör harcamaları içinde hastaneler en büyük payı almaktadır. Hastaneleri sırasıyla perakende satış ve diğer tıbbi malzeme sunucuları ile ayakta bakım sunucuları takip etmektedir.

    Sağlık Hizmetleri Sektöründeki Fırsatlar ve Riskler

    Sağlık Hizmetleri Sektöründeki Fırsatlar 

    Avrupa Birliği ile uyum süreci ve bu sürece yönelik yapılan reformlar, sağlık alanında eğitim, sağlık hizmetleri ve sağlık ekonomisi konularında akılcı değişimlere yol açma potansiyeline sahiptir. Bunun yanı sıra, AB ile yakın iş birliği ve entegrasyon, sağlık teknolojisindeki harcamaları azaltma konusunda önemli bir strateji oluşturabilir.

    Dahası, doğru stratejiler ve düzenlemeler ışığında sağlık hizmetleri işletmesi alanında Türkiye’de görev yapan doktorlar ve sağlık personeli, ABD ve Avrupa ülkelerine fiyat anlamında rekabetçi ve kaliteli hizmet sunabilir. Rekabetçi fiyat faktörü mevcut kur durumu da göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’yi sağlık turizminde talep açısından bir adım öne taşıyabilmektedir. Bu da Türkiye için önemli bir döviz ve gelir kaynağı sağlayabilir.

    Sağlık Hizmetleri Sektöründeki Riskler

    Türkiye’de sağlık hizmetleri alanında en büyük tehditlerden biri, mevcut siyasi hükümetlerin sektöre yönelik akılcı düzenlemeleri barındıran iradeyi gösterememeleri, aksiyonlarını tamamen politik bir motivasyonla gerçekleştirmeleridir. Bu durum neticesinde sağlık alanında kamu kaynakları boşa harcanabileceği gibi, bütçe için ciddi bir borçlanma yükü de ortaya çıkabilmektedir. Finansal konuların yanı sıra, sağlık sistemindeki bozuklukların toplum sağlığını tümüyle tehlikeye sokması da oldukça ciddi bir tehdit olarak belirtmektedir.

    Bir diğer yandan özel hastane sayılarındaki artış sağlık sektörünü özelleştirme politikasının önemli bir parçası haline getirmektedir. Özellikle Türkiye’de özel hastanelerin bir çoğu zincir olma stratejisi ile hareket etmekte ve bu durum bir noktadan sonra sağlık kurumlarının değer üretme yerine maliyet odaklı hizmet verme eğilimine evrilmesine neden olabilir.

    Nüfus artışının da etkisiyle sürekli olarak artış gösteren tıbbi hizmet ve ekipman maliyeti her geçen yıl giderek artmaktadır. Bu durum, gerek Türkiye gerekse dünya ülkeleri için ciddi bir ekonomik sürdürülebilirlik sorununu gün yüzüne çıkarmaktadır. Ek olarak, COVID-19 pandemisinde yoğun bir şekilde tecrübe edilen kapasite sorunu da gelecek olası salgınlar için bir soru işareti oluşturmaktadır.

    Scroll to Top
    Mesaj Gönder
    💬 Yardım İster Misiniz?
    Merhaba,
    Yardımcı olmamızı ister misiniz?
    0312 511 33 66